24 Kasım 2010 Çarşamba

Alex: "Mutluyum ve gururluyum"

Fenerbahçemizin lig tarihindeki 3000. golünü 2 gün önce Bucaspor ağlarına gönderen Takım Kaptanımız Alex de Souza, ligdeki ilk golümüzü atan ’Puşkaş Ergun’ lakaplı eski oyuncumuz Ergun Öztuna’nın da hazır bulunduğu bir törenle, 3000. golü attığı kramponlarını ve maç formasını Fenerbahçe Müzesi’ne armağan etti.

Her şeyi başlatan O

Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’ndaki Fenerbahçe Müzesi’nde düzenlenen törene Alex de Souza ve 51 yıl önce Ankaragücü ağlarına ligdeki ilk golümüzü atan Ergun Öztuna’nın yanı sıra Genel Sekreterimiz Vedat Olcay, Asbaşkanımız Murat Özaydınlı, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Ali Yıldırım, Ünal Uzun ve Hüseyin Ersan Topbaş ile taraftarlarımız katıldı. Tören; Alex’in, üzerinde ’1’ ve ’Ergun Öztuna’ yazan çubuklu formayı Ergun Öztuna’ya, Ergun Öztuna’nın da üzerinde ’3000’ ve ’Alex’ yazan çubuklu formayı Alex’e hediye etmesiyle başladı. Daha sonra bu formalarla birlikte Alex’in 3000. golü attığı kramponları ve maç forması, müzede hazırlanan özel bölümü yerleştirildi. Forma ve kramponlar önünde basın mensuplarına poz veren Alex de Souza; "Aslında her şeyi başlatan O’ diyerek ilk sözü Ergun Öztuna’ya bıraktı.

3000. gol Alex’e çok yakıştı

İlk açıklamayı yapan Ergun Öztuna, "Şu an o kadar heyecanlıyım ki; attığım o golün yıllar sonra hatırlanıp bu duruma geleceğini hiç tahmin etmezdim. O golün değerini şimdi anlıyorum" dedi. Lig tarihindeki 3000. golümüz olan Alex’in Bucaspor ağlarına gönderdiği gölü izlediğini belirten Ergun Öztuna, bu golü ve Alex’in her golünü çok beğendiğini söyledi. Alex için artık ’Yabancı futbolcu’ denilemeyeceğini, Alex’in ’Bizden biri’ haline geldiğini belirten Öztuna, "Ben ilk golü nasıl attığımı hatırlamıyorum. Ama o gol, yıllar sonra benim Fenerbahçe ve Alex ile birlikte olmamı sağladı. O ilk gol, ben yürüdükçe arkamdan gelecek ve ben de daima hatırlanacağım ve unutulmayacağım" dedi. Alex’in 22 Kasım’daki lig maçında Bucaspor’a attığı 3 golün ve diğer 2 golümüzün hepsinin de harika olduğunu söyleyen Ergun Öztuna, "3000. gol Alex’in hakkıydı. O gün o golü Alex atmasaydı üzülürdük. 3000. gol Alex’e çok yakıştı. Benim gönlümden de zaten onun atması geçiyordu. Kendisi her şeyiyle; saha içi, saha dışı Türkiye’ye örnek olmuş bir insan" diye konuştu.

Gururlu ve mutluyum

Daha sonra söz alan Alex ise; "Şu anda Fenerbahçe’nin 3000. golünü atmış olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum. Kulübün tarihine ne kadar önem verdiğimi, birçok kişi iyi bilir. Bu golün ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Yıllar sonra daha da önemli olacağını hissedeceğiz. Şu anda gurur ve mutluluk hissediyorum. Ergun Öztuna’nın söylediklerini anlamıyor gibi yapıyorum ama çok şeyi anlıyorum. Tarih şu anda yanımızda duruyor ve yıllar geçse de hatırlanacak. Bu yüzden ben de bunun mutluluk ve gururunu yaşıyorum. Tarih orada yaşıyor ve hiç silinmiyor. Fenerbahçe tarihine geçmiş diğer futbolcularla da tanışma fırsatı buldum. Hatta tarihe geçmiş oyunculardan biri de şu anda hocamız. Bu insanlarla bulunmaktan ve onları tanımaktan mutluluk duyuyorum" dedi.
3000. golü attığı formayı maçın ilk yarısının sonunda Bucasporlu oyuncuya hediye ettiğinin hatırlatılması üzerine Alex, "Normalde futboldun içinde olanlar bilirler ki bizim takımızda 2 tane maç forması vardır. Bugün müzeye verdiğim forma golü attığımda üzerimde olan forma değil. Ben bugün 2. formayı buraya getirdim. İlk formayı Buca’dan 5 numaralı oyuncuya verdim" diye konuştu.

Alex herkese örnek olmalı

Tören sonrası FB TV kameralarına duygu ve düşüncelerini aktaran Asbaşkanımız Murat Özaydınlı ise; "Hakikaten çok duygulu bir törendi. 1. ve 3000. gol Fenerbahçe tarihi için çok önemli. Bu nostaljiyi yaşamak, anıları paylaşmak çok güzel bir şey. Puşkaş’ın anılarını dinleneme imkanı bulduk. Kendisi sağlıklı ve umarım böyle devam eder. Uche ve Erol’u da bir araya getirirsek güzel olacak. Alex de bu 3000. golü hak etmişti. Alex tüm spor camiasında sahadaki başarıları, antrenmanlardaki disiplini ve işine bağlılığı, işine olan saygısı ve aile yaşantısıyla herkese örnek olmalı" diye konuştu.

Her kulübe nasip olmaz

Törenden sonra bir açıklama yapan Fenerbahçe Spor Kulübü Tarih Müze ve Arşiv Kurulu Başkanı Sertaç Kayserilioğlu ise, "1907 tarihinde ’Fenerbahçe Futbol Kulübü’ olarak kurulan ve zaman içinde hizmet verdiği 36 ayrı spor dalı nedeniyle, ’Fenerbahçe Spor Kulübü’ adını alan kulübümüz tarihine bakıldığında, geride kalan 103 şerefli yıldan günümüze nice başarı ve gururların yaşandığı bir gerçektir. Önce tarihi olmak sonra da bu tarihi yarınlara nakletmek, her kulübe ve her kişiye nasip olacak bir olgu değildir. İşte; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün değerli sporcularından Alex de Souza, Fenerbahçe forması altında 103. golüne ulaşırken; 1959 sezonuyla başlayan Türkiye 1. Futbol Ligi’nde, kulübümüzün 3000. golüne imzasını atmış ve tarihimizde bu anlamda da özel bir yere sahip olmuştur. Kendisini kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz" dedi.

www.fenerbahce.org

10 Kasım 2010 Çarşamba

Helal olsun sana...

Bir kez daha müthiş bir maça şahit olduk.Yani bir takım bu kadar mı değişir, bu kadar mı yıllarca buralarda oynuyormuş gibi oynar.Hakikaten inanılmaz.Milli takımımız Dünya Basketbol Şampiyonası'nda göstermiş olduğu müthiş savunmayı Fenerbahçe Ülker'de devam ettirip bunu bir ekola çevirmeye başladı.Oyuna giren çıkan herkes harika kattı veriyor.Hiç beğenmediğimiz Kaya Peker oyuna dahil olup kısa sürede savunmaya verdiği katkıyla maçı önde götürmemizi sağlıyor.Sadece Kaya değil tabi.İlerlemiş yaşına rağmen, harika bir kariyeri geride bırakmaya başlayan başta Ömer Onan, Mirsad Türkcan takımı sırtlayan isimler oldu.Bu kadar kısa sürede böylesine bir takım kurmak gerçekten inanılmaz.Öyle bir takım düşününkü savunmada bir pozisyonda iki oyuncu bir topa atlıyor(Kinsey ve Siena'dan bir oyuncu) yerde oluşan ıslaklığı Fenerbahçe'nin koçu Neven Spahija havluyu alıyor ve parkeyi siliyor.Bu nasıl bir kenetlenmedir.

Maça gelince Fenerbahçe Ülker iyi baş
ladı müthiş taraftar desteğiyle oyunu hep önde götüren taraf oldu.Maçta skor farkını hep arttırabileceğimiz zamanlarda lise düzeyinde top kayıpları yaptık ama buna sağmen savunma disiplenizmizden hiçbir şekilde ödün vermedik.Bunun karşılığında da Montepaschi Siena'yı 68 sayıda tuttuk.Ve ribauntlarda da 21 ribaunt fark attık.Bunun faydasını yaptığımız 17 top kayıpları sonucu gördük.Bu ribaunt üstünlüğümüzün olması bizi top kayıplarına rağmen sürekli önde tuttu.Daha söylenecek bir söz bulamıyorum.Bu anlamlı günde emeği geçen herkese binlerce Teşekkürler...

Birkez daha gördükki seyirciyle o sinerjiyi tutturduğumuz zaman futbol, voleybol, basketbol hiç farketmez bambaşka bir kimliği bürünüyoruz ve oynayacağımız oyunu 2-3 seviye daha yukarı çekiyoruz.Nolur bu takımı yalnız bırakmayalım.


4 Kasım 2010 Perşembe

Müthiş Bir Zafer...

















Geçen sene Barcelona'dan 40 sayı fark yiyen Fenerbahçe Ülker ne kadar değiştiğini gösterdi.Maç öncesi herkesin fark beklediği maçta mücadelesi ile cevap verdi.Maçın favorisi tabiki son şampiyon Barcelona'ydı ama Fenerbahçe Ülker'in özellikle bu sene gösterdiği mücadeleye saygı duymamız gerekirdi eski kafayla hemen 40-50 sayı fark olur yerine destek olmamız gerekirdi.

Fenerbahçe futbolda yapamadığı profesyonelliği, takım olmayı, mücadele gücünü diğer branşlarda uygulayabiliyor.Bugün bunun en büyük örneğini izledik sahanın her alanında topu paylaşan yüksek mücadele ile savunma yapan doğru bildiği şeyleri yapmaktan vazgeçmeyen bir takım gördük.Darısı futbol takımımızın başına.

Şimdi güçlü bir karakteri oturtmaya çalışan, avrupa'da saygı duyulan, istikrarlı bir şekilde başarılar yakalamak isteyen takımıza destek olup herşeyin çok daha kolay olmasını sağlayalım.Özellikle futbol maçına o kadar para verip hiçbirşey izleyemeyen Fenerbahçelilere önerim basketbol takımının arkasında olup hep beraber kısa zamanda yazılacak olan tarihe tanıklık etmeleri.

Teşekkürler Fenerbahçe Ülker.............

26 Ekim 2010 Salı

25 Ekim 2010 Pazartesi

The Answer TÜRKİYE'DE


Kim ne derse desin ister futboldaki Katar gibi desinler, ister Henry gibi futbolcuların para için Amerika'ya gitmesi gibi desinler, ister Avrupa'da başka isteyen yoktu desinler, ister alkol ve kumar sorunu var yararlı olmaz desinler, ister parasını alır yatar bir kenarda desinler...

Kızmayın uzattığım için bunun başka bir yorumu olamaz o ALLEN IVERSON...

21 Ekim 2010 Perşembe

Acı ama gerçek...





















Dün malesef Türk futbolun geldiği son noktaya şahit olduk.Ben 80'leri bilmiyorum o zamanları nasıl oynuyorduk ama herhalde bu kadar kötü haldeydik.Türkiye'nin en hızlı oynayan takımı, en fizik gücü yüksek takımı diye övünüyoruz Bursaspor ile ama Manchester'in gençleri resmen sahadan sildi.Sonuç 1-0 olduğuna bakmayalım çok aciz duruma düştü Bursaspor.Kimse tecrübesizlik gençlik falan demesin.Çünkü Manchester'in kadrosu daha genç ve daha tecrübesiz.Şampiyon olan takımımız böyle performans sergilerse diğer takımlarımız ne yapsın.Türk futbolu çok kötü durumda.Galatasaray Hagi'yi ikinci kez takıma geliyorsa Türk gazeteleri Bursa'ya ''Canınız Sağolsun'' diyorsa daha çok karamsar oluruz.

14 Ekim 2010 Perşembe

12 Ekim 2010 Salı

Gardaş, kardeşi yaktı...

Zaten Almanya maçında kötü oyunun dışında Euro2008'deki ruhtan eser yoktu bugün ise Almanya maçındaki istek Azerbeycan maçında yoktu.Maçın başından beri tek isteyen arzulayan Hamit idi.Sonlara doğru görüntüde bastıran milli takım vardı ama o hücumlarında, cılız olduğunu sonuça bakarak görebiliriz.Eğer Hiddink bizi bu yorumlardan hala kurtaramadıysa her ne kadar ağır eleştirilere katılmasamda hakkatten yazık o ne kadar verdiğimizi bilmediğimiz paralar.Biz yıllardır bu tip maçlarda puan kaybettiğimiz için turnuvalara istikrarlı bir şekilde katılamıyoruz.E Hiddink gibi bir deha getiriyoruz ne alt yapıda bir kıpırdama var ne sistem kurma çabası var ne belli bir oyun anlayışına sadık kalıp oynamak var.Tamam onun elinde de sihirli değnek yok ama en azından bir yerden başlayıp niyetini belli etmesi gerekir Hiddink günü kurtarmaya mı geldi(gerçi gittikçe o gün karanlığa saplanıyor.) bize futbol kültürü aşılamaya mı geldi, bize belli bir teknik taktik kazandırmaya mı geldi, yoksa alt yapıdan üst düzey oyuncu çıkarmaya mı geldi.Yaklaşık 5 ay geçti ama hala bu sorunların hiç biri çözülemedi.Sorun kimde?Yanlış hoca değişimi mi, kendimizi bir türlü bilmemiz mi, taraftar mı, medya mı, oyuncular mı, yoksa futbol kültürümüz mü?Hepsi diyerek bu sorulardan kurtula kurtula anlık, günlük başarılarla avunacağız.

Yazık hala Türk futbolcularını tanımayan Hiddink'e.Yazık plansız programsız teknik direktör getiren federasyona.Yazık kendini bir türlü geliştirmeyen futbolculara.Yazık Türk Milli takımını canı gönülden destekleyen insanlarımıza...

1 Ekim 2010 Cuma

Demirçelik Dur Dedi...



















Aldığı iyi sonuçlarla ertelenen eleştiriler yine gün yüzüne çıkacak.Galatasarayîn belki çok sakatı var belki takım ruhu yok belki iyi bir kadrosu ve teknik direktörü yok.Ama süper lige yeni çıkıp kadrosunu yenileyen Karabük'ten aşağı kalır yanı olmaması lazım.Adnan Polat'In dediği gibi gerçekten Fenerbahçe ile çekişecekler ama 5.lik için.Önemli yorumcuların dediği gibi kötü oynayabilirsiniz ama kötü mücadele edemezsiniz Galatasaray hala bunu oturtamadı.Hala Rijkaard'a yüklenen olmaz herhalde adamın babası ölmüş ama takımının başında daha ne fedekarlığı yapsın zaten oyuncular hocalarına saygı duysalar onun için oynasalar bugün Galatasaray'a vasat takım gözüyle bakmazdık.Yine Fenerbahçe'nin kendini avutacağı Galatasaray maçları var Galatasaray'da oda yok.Galatasaray için gidişat baya bir karanlık.

Karabükspor'da geçen seneki fırtına yükseleşini devam ettiriyor adım adım.Umarım Karabük halkı ve o bölge illeri hep birlikte Karabük'e destek olurlar ve Karabük çok iyi bir futbol şehiri olur.

Karabük gibi diğer anadolu takımlarının attığı tokatlar ne zaman 4 büyüğümüze ders olacak acaba?...

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Artık İbra Ezeli Rakipte...

Playstation'da çok çektiğim İbrahimoviç artık Milan'da:=)

Barcelona'da beklentileri karşılayamadı zatende karşılaması zordu çünkü İbo'ya itilip kakılacak bir lig lazımdı ispanya ligide buna çok uzak bir lig.Barça'da da en güzel gollerini estetik hareketlerini(sırtıyla yaptığı asist mesela) izledik ama bir türlü İnter'deki performansını yakalayamadı.

Şimdi artık Milan'da ter dökecek gerçi 3 ekimde yaş 29 olacak.Ama yaşlı Milan kadrosunda baya genç bir yaş bu...İtalya da bizim ülkemize benziyor bakalım ezeli rakipte oynama hem interliler için hem milanlılar için nasıl olacak.İbo büyük ihtimal sert tepkilerle karşılacaktır ama bunun üstüsünden çok kolay gelebilir.Ne diyelim hayırlı olsun...

26 Ağustos 2010 Perşembe

FUCK THE SYSTEM

Bu sene artık Türk futbolunun nasıl dibe vurduğuna şait oluyoruz.Belki takımlarımız Trabzonspor hariç kendilerinden daha iyi takımlara elenmediler ama kendilerinde daha ciddi ne yaptığını bilen takımlara elendiler.Fenerbahçe'nin Kadıköy'de yaşadığı buydu.Kağıt üstünde oyuncuların değerleri P.A.O.K'tan 3 katından fazla ama iş profesyonelliğe gelince, oyuncuların spora bakışına gelince, nasıl oynanması gerektiğine gelince, böyle aralarında uçurum oluyor işte.

Sözde koskoca klüplerimizin haline yine gördük.Ya biz mi kendimizi çok yukarıda görüp böyle hayal kırıklığı yaşıyoruz yoksa hakkatten bizim futbolumuz Katar'daki futboldan hallice mi?

Ulan takımların elenmesine mi kızayım, Türk spor kanallarının bizi Sergen Yalçın-Hikmet Karaman eksenine sıkıştırmasına mı kızayım!Diğer branşlarımızda iyi kötü bir şekilde ülkemizi avrupada da temsil edebiliyoruz ama futbola gelince bu paraları nasıl kullanıyorlarda böyle sonuçlar oluyor.Neden hala 5 milyonluk adama 15 milyon para veip bak büyük transfer yaptık deyip ondan sonra gönderecek klip bulamıyoruz.Bu sistemi Bursaspor yıkar dedik artık şampiyonda oldu dedik hala aynı be kardeşim.Çok yazık bari klüplerimiz yine bu seviyede olsunda o harcadıkları parayı ülke menfaatlerine harcasın hiç değilse ülkemiz biraz gelişsin.

Tüm elenen takımlarımıza(Trabzonspor hariç) kos''kocaman'' YUH!!!

23 Ağustos 2010 Pazartesi

BU LİGİ SEVDİM



Sportoto Süper Liginde iki haftayı geride bıraktık.İlk üçe bakacak olursak:Trabzonspor,Bursaspor,Kayserispor.Bakıyim valla öyle.Allah Allah O meşhur 3 büyükler nerde.Biri 5. biri 10. biri 17. sırada.Vay be bence bu bir ilk araştırmak lazım.Tesadüfen böyle olmadı.Hem geçen senenin şampiyonu Bursasporum hem Trabzonspor hemde Kayserispor hakettiği yerdeler.Tabi ligin başı daha herşey değişir denilebilir ama bence çokda fazla değişmez.Keşke son hafta sıralama böyle olsa.Düşünsenize Galatasaray ligden düşcek,Trabzon şampiyon olcak.Kıyamet alameti.Allahım sen bizim ligimizin sonunu hayırlı eyle amin...

İŞTE ŞAMPİYON...


Kim ne derse desin.Yok Galatasaray transfer yapamadı,Rijkaard sezonu geç açtı,yönetimden çatlak sesler yükseliyor,oyuncular yeterli değil diye.Artık maçlara 3 büyüklerin penceresinden bakmayalım.Bursaspor şampiyon olmuş bir devrim yaratmış ama hala Galatasaray'ın penceresinden bakıyoruz maça daha Ertuğrul Sağlam'ın ne yapması lazım bizim Bursa'ya saygı duyup ona gereken değeri vermemiz için.

Maça gelince Galatasaray üst üste kötü snuçlardan dolayı maça çok hızlı ve istekli başladı.Ama bu süreç kısa sürdü Bursaspor'un orta sahası oyunu dengeledi ve üstünlüğü ele aldı.Şampiyon ünvanın getirdiği özgüvenle oyuncular ne yaptığından emin panik yapmadan güzel oyunlarını sürdürdüler.Bu arada Galatasaray'lı oyuncularda hele birde geriye düştükten sonra kendi oyunlarına bakmayıp hakemle uğraşınca iyice dsiplinden koptular tabi bunu sağlayan yine Sağlam'ın öğrencileri idi.Bursa maçı bu şekilde götürüp 2. golüde bulduktan sonra herşey daha kolay hale geldi.

Umarım Bursaspor bu özgüvenini korur şampiyonlar ligindede üst düzey oyun ortaya koyar ve bir kez daha şampiyon olup 3 büyüklere büyük bir tokat daha vurur.Çünkü 3 büyükler geçen sene neler yaşandığının hala farkında değiller.

17 Ağustos 2010 Salı

Mesut Özil: ' 'Real Madrid'de forma giyen ilk Türk oldugum için çok mutluyum''






















Almanya'da doğdu Real'li oldu helal olsun sana Mesut Özil...


Doğrusunu söylemek gerekirse o kadarda heyecan duymadım ama Türk asıllı bir oyuncunu son 100 yılın en iyi takıma gitmesi önemli bir şey olsa gerek.

Herkes gibi Mesut milli takımı seçseydi Real'e gidemezdi geyiğine girmeyecem ama avrupalı bizim gibi önyargılarıyla bakmıyorlar olaya.Biz açılım bir takım haklar filan konuşurken koskaca Almanya bir Türk'ün sırtında gidiyor tüm farklıkları bir kenara atabiliyor.

Kimse Mesut'a kin duymamalı keyifle onu Real'de izlemeli.Çünkü biz onun yaşdığı ortamda veya nasıl yetiştiğini bilmiyoruz belki zorla Almanya'yı seçti belkide yetire kadar kendisini bize yakın hissetmedi bu bizim sorunumuz değil o yüzden tv programlarında gereksiz polemiğe girmeyelim :=)

Gelelim Mourinho'nun Mesut'u nasıl kullanacağına...

Mesut hiçbir zaman Mourinho'nun şimdiye kadar çalıştırdığı takımlardaki oyuncular gibi takım savunmasına yardımcı olan oraya buraya koşan bir tip oyuncu değil artı fizik gücüde buraları kaldırabilecek güçte değil ama mourinho'nun gözüne girerse çok öenmli bir orta saha oyuncusu olacağıda kesin...

10 Ağustos 2010 Salı

Neden herşeyde geç kalındı...

Fenerbahçe'nin futbolda ne transferde, ne yapılacak olan operasyonlarda, ne oynanması gereken teknik taktikte geç kalmasının sebebi bu iki arkadaş gibi hala rüyalarında Bursaspor şokunu yaşamaları...

Televizyonlardaki konuşmalardan daha gerçekçi bir sebep bence.Ne Alex sorunu,ne Kocaman sorunu,ne başkan sorunu,ne kadro sorunu,ne aşırı rehavet sorunu,ne yanlış transferler sorunu,ne matalite sorunu.Tek sorun Bursaspor şoku... :=)

8 Ağustos 2010 Pazar

Bu sefer kazanan Manchester...

















Chelsea ve Manchester United'ı karşı karşıya getiren İngiltere'nin Süper Kupası Community Shield, muhteşem bir maça sahne oldu. NTV SPOR'dan yayınlanan ve Wembley Stadı'nda oynanan muhteşem karşılaşmayı Manchester United Valencia,Hernandes ve Berbatov'un attığı gollerle 3-1 yenerek kupayı müzesine götürdü. Chelsea'nin tek golü 83. dakikada Salomon Kalou'dan geldi. Geçtiğimiz sezon bu kupayı Chelsea kazanırken Kırmızı Şeytanlar bir şekilde rövanşı da almış oldu.

Karşılaşmanın ilk önemli pozisyonu 9. dakikada Manchester United'dan geldi. Sağ kanattan gelen Valencia'nın ortasına uygun durumda Scholes gelişine vurdu, top auta gitti. 1 dakika sonrasında Chelsea, Anelka ve Kalou ile geldi fakat defans bu pozisyonu uzaklaştırmayı başardı.
Dakikalar 41'i gösterdiğinde Manchester United golü buldu. Önce Scholes harika gördü Rooney'i. Rooney tek pasta ceza sahasına hareketlenen Valencia'nın önüne bıraktı. Genç futbolcu da topu filelere göndermekte zorlanmadı ve Kırmızı Şeytanlar bu golle 1-0 öne geçti. Karşılaşmanın ilk yarısını Manchester United 1-0 önde kapatırken Ferguson ikinci yarıya 3 değişiklikle başladı. Yeni transfer Hernandez, Berbatov ve Nani oyuna girerken Rooney, Park ve Owen oyundan çıkan isimler oldu.

60. dakikada ise maça yedek kulübesinde başlayan Didier Drgoba oyuna girdi. Fildişili futbolcunun oyuna girmesinin ardından oyunu Manchester'ın sahasına yıkan Chelsea bulduğu uygun pozisyonlardan yararlanamadı. 73. dakikada ise Benayoun oyuna girerek ilk kez Chelsea formasının heyecanını yaşadı. O bu heyecanı yaşarken Meksikalı Hernandez daha güzel bir heyecana başlamıştı. Kırmızı Şeytanların yeni transferi genç yıldız Hernandez ilginç bir gole imzasını atarak farkı ikiye çıkararak takımını rahatlattı. 83. dakikada Kalou'nun golü Chelsea'yi umutlandırsa da beraberlik golü gelmedi . Son sözü ise uzatma dakikalarında Berbatov söyledi ve Manchester kupayı müzesine götürdü.

MİLLİ OYUNCULARA PROTESTO

Karşılaşmada forma giyen İngiliz milli futbolcular taraftarların protestolarına maruz kaldılar. Dünya Kupası'ndaki başarısız performansları nedeniyle sahada bulunan milli futbolcular başta Rooney olmak üzere ayaklarına her top gelişinde ıslıklandılar. Protestolara maruz kalan isimlerden biri de VIP tribününde oturan İngiltere Milli Takımı teknik direktörü Fabio Capello idi.

CHELSEA: Hilario, Paulo Ferreira, Ivanovic, Terry, Cole, Essien, Lampard, Mikel, Kalou, Anelka, Malouda.
Yedekler: Turnbull, Benayoun, Drogba, Zhirkov, Sturridge, Van Aanholt, Bruma.

MANCHESTER UNİTED: Van der Sar, O'Shea, Jonathan Evans, Vidic, Fabio Da Silva, Valencia, Scholes, Carrick, Park, Owen, Rooney.
Yedekler: Kuszczak, Berbatov, Giggs, Smalling, Hernandez, Nani, Fletcher.

Hakem: Andre Marriner

Kaynak:ntvspor.net

Bizim ülkemizde olduğu gibi takımlar maça eksik veya istediği futbolu ortaya koyamarak başlamadı.En azından Manchester United için bunu söyleyebilirim.Yeni transferler çok iyi adapte olmuş ve Paul Scholes adında harika bir oyuncu var.Müthiş tecrübesini sahaya yansıtan, niye hala Manchester'ın vazgeçilmezi olduğunu attığı paslarla bir kez daha kanıtlayan bir Scholes vardı.Chelsea'de ise en dikkat çeken Manchester City'den gelen Sturridge idi.Bu sene çok can yakacakmış gibi görünüyor, çok iyi bir oyuncu...

6 Ağustos 2010 Cuma

Bu sefer Bolt'un nefesi yetmedi...
















Diamond League'in 11. ayağı Stockholm'da koşuldu.100 metre erkekler yarışını, dünya rekortmeni Usain Bolt'un önünde 9.84'lük derecesi ile Tyson Gay kazandı.

Yarışa start hakemlerinin üst üste 2 hatası damgasını vurdu.Üst üste iki kez start hakemleri silahı patlatamayınca yarış geç başlamış oldu.Bu hatalardan sonra start verildi.Usain Bolt iyi bir çıkış yapamadı Tyson Gay'de bunu güzel değerlendirdi ve baştan sona kadar yarışı önde götürdü.Bu sonuç gülmeyen adam Tyson Gay'i yine güldüremedi,birinci olmasına rağmen hala ciddiyeti koruyan Gay'i ilk tebrik eden yine Bolt oldu.

Yarış sırasında Bolt'un yüz ifadesi herşeyi anlatıyordu belki de uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mücadele ettiği yarış olmuştu.

Artık daha çekişmeli 100 metre yarışları izleyeceğimizi umuyorum.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

YAZIKLAR OLSUN FENERBAHÇE...















Kimse Young Boys'un işte yetenekli genç oyuncuları var, Fenerbahçe hazır değil, transferler tamamlanmadı filan demesin.Bu düpedüz kul hakkı oraya bilet alıp gidenlerin yeni formalarını alıp gelenin hakkını yemek demektir bu.Zaten bir sezon önce yıkılan taraftara bir daha bu ezikliği yaşatmak kimsenin hakkı değil.İki maçtır saçma sapan kartlar görüp takım zor duruma düşüren futbolcular elin İsviçre Liginde bile istikrarlı bir takım olmayan takıma karşı bile üst üste üç pas yapamayacak acizlikte.Bu ne transfer nede teknik taktikle açıklanabilir.Bu tamamen eski kafada olan yönetim, teknik heyet ve futbolcuların sorumluluğu.bu takıma gönül verenlerin biz dünya kulubü olacağız diyenlere hesap sorması gerekir.


Kulüp olarak geçen sene yaşanan hüsrana karşı bir takım hamleler beklerken yine taraftarların ellerinde kötü futbol oynayan,kötü organize takım olan,takımda sahada hiçbir şeyini vermeyen oyuncular yani koskacaman bir 0 var.

Benim canımı sıkan kabüllenemediğim koskaca maçta Fenerbahçe en net pozisyonunu 90+ larda bulmasıdır.Hemde ne Avrupada nede ülkesinde belli bir futbol oynamayan takıma karşı.Kimse laf etmesin.Young boys çoğu anadolu takımlarımızdan kötü bir takım kimse birbirini kandırmasın.Şuan yorumcular Aykut hoca gerekeni yapacaktır takım mantalitesini değiştirecektir diyor nerde 2 yıldır o zaman, böyle bir adamsa.Neden amatör şubelerdeki istikrar başarılar futbolda olmuyor neden.

Ben böyle saçma bir şekilde yönetilen saçma sapan oynayan bir futbol takımı istemiyorum yarın taraftarın gönlünü alabilmek için Ronaldinho'yu getirseler ne olacak sezon bittiğinde futbol adına yine taraftarların övünebileceği kocaman bir sıfır olacak.
Artık iş oyuncu teknik direktör yönetici başkan işi değil değişmesi gereken tek şey profesyonellik.Sayın başkan para konusunda kimse eleştiremez diyor peki bu futbol takımı neden böyle bir karın ağrısı şeklinde diye kendisine soruyor mu acaba yoksa tek derdi para mı?


TEK KELİMEYLE YAZIKLAR OLSUN FENERBAHÇE FUTBOL TAKIMINA

SÜPRİZ DEĞİL 0-1

Fenerbahçe şampiyonlar ligi ön eleme maçında 2-2 nin rövanşında young boysa kendi sahasında 0-1 yenilerek elendi.Yarın gazete başlıklarını merak ediyorum.Büyük utanç,rezillik gibi başlıklar olacak mı acaba?Aslında görünen birşeyin rezillik olması mantıklı değildir.Ama Fenerbahçenin kağıt üstündeki kalitesi bu tip yorumları beraberinde getirecektir.Bir diğer merak ettiğim konu ise gazetelerin kimi suçlu ilan edeceği.Yönetim mi Aykut Kocaman mı yoksa futbolcular mı.Eğer Aykut hoca olursa çok üzülürüm.Aykut hocanın bu sonuçta suçu dahi yoktur bence.


Bu takımın asıl sorunları nelerdir peki?Sayacak olursak
.Yanlış yönetim
.Çözülemeyen problemler
Bunlar temel sorunlar semih sorunu kazım sorunu daumla yaşanan sorular vesayire bu maddelerin içine giriyor zaten.Fenerbahçe bunları halletmeli.Umarım Galatasaray ve Beşiktaş turu geçerler.Onlardan da 1 fire verirsek Türkiyenin en kötü Avrupa macerası olur bizim için.

3 Ağustos 2010 Salı

SERDAL ADALI'DAN "ROBINHO" AÇIKLAMASI!..


















Beşiktaş Kulübü Futbol Komitesi Başkanı Serdal Adalı, Brezilyalı futbolcu Robinho'nun transferi konusunda şu anda herhangi bir girişimlerinin olmadığını açıkladı. Adalı, kulübün internet sitesinden yaptığı açıklamada, ''Yazılı ve görsel medyada Brezilyalı oyuncu Robinho konusunda çeşitli haberler yer almaktadır. Müteaddit defalar resmi internet sitemizden bu oyuncunun transferi konusunda artık bir girişimimizin olmadığını açıklamış olmamıza rağmen benzer haberlerin çıkması üzerine, bu oyuncunun gündemimizden düştüğünü bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunarım'' dedi

Elin Manchester City'si takım oyunu oynamıyor,bizi ileri götürecek kapasitede değil,takım içinde huzursuzluk çıkarıyor diye kiralama listesine koyuyor biz ise bu tip futbolculara dünya yıldızı diye bakıyoruz bu mantalite ne zaman bozulacak acaba...

Hayır bu takımları yöneten kişiler hiç mi futboldan anlamıyorlar?Sadece Türkiye'de veya Katar gibi ülkelerde top koşturabilcek futbolcuları alıp dünya yıldızı diye sunup Young Boys'lara OFK Belgrad'lara Plezen'lere karşı berabere kalıp onlara karşı bile ezik futbol oynayıp hala nasıl diyebiliyorlar biz takımı başarılı bir şekilde yönetiyoruz diye anlayamıyorum doğrusu...

Bu turları geçmeleri önemli değil seneye lig bittiğinde yine ellerinde koca bir 0 olacak kulüplerimizin.Tabi bu kafa yapıları değişmediği sürece...

1 Ağustos 2010 Pazar

Emirates Cup...

Açılış maçı;

Olympique Lyonnais:2-2:Celtic FC

Lyon maçta ne yaptığını bilen iyi organize olan bir takım görüntüsü verdi diğer yıllara göre nispeten zayıf Celtic karşısında rahat bir oyun ortaya koyarak 2-0'ı buldu.Ancak özellikle maçın ikinci yarı sonrası yapılan oyuncu değişikleriyle celtic ile lyon arasındaki kadro dengesi birbirine eşit olunca celtic hızlı bir kaç atakla maçı 2-2 tamamladı.Ama Celtic'in hazır olmadğı gözden kaçmadı tabi...Lyon herzamanki gibi iyi oyuncuların yanı sıra geleceğede yatırım niteliğinde genç oyunculara şans verdi.



Arsenal:1-1AC Milan

Günün diğer maçında bildiğimiz gençler ve bildiğimiz yaşlıların mücadelesi vardı:)Arsenal maç boyunca çok etkili taraf oldu.Pozisyonlar buldu,goller kaçırdı müthiş pres ve pas oyunu gençler iyi başardı.Ancak Pato'nun tek kafa golüne engel olamadı.Milan ise hala kalesinde Abbiatti savunmasında Bonera orta sahasında Gattuso ile yeni sezona hazırlanıyor.Milan'ı ne zaman tecrübelilerin yerini gençlerin aldığını göreceğiz acaba.

Maç boyunca en ilginç olaylardan biri de Flamini'ye yapılan protestolardı.Halbuki Flamini çok dostane şekilde ayrılmıştı Arsenal'den.


AC Milan:1-1:Olympique Lyonnais

Emirates Cup'ın diğer günündeki ilk maç Lyon ile Milan arasında idi.Maçta tecrübeliler bu sefer oyuna ağırlığını koydu ve Lyon önünde golüde bularak iyi oyunlarını taçlandırdılar.Lyon'da sonradan oyuna giren isimler ve Briand çok etkili oldular ve Milan kalesinde üst üste pozisyonlar yakaladılar.Golüde buldular ancak daha fazla Milan'ı kovalayacak vakitleri kalmadı.Maçta en çok dikket çekenler Seedorf'un tek başına Milan'ın ataklarını yönetmesi ve Lyon'a yeni transfer olan Jimmy Briand'ın etkili perfonmasıydı.




Arsenal:3-2:Celtic

Gençler maça fırtına gibi başladı yarı sahada müthiş pres ve tek paslarla çok pozisyonlar buldu.Milan maçında da bu şekilde oynamışlardı ama bu sefer pozisyonlar golle sonuçlandı fark üçe kadar çıktı.Oyuncu değişikliklerden sonra Arsenal de futbolcular bir anda hücumcular ve savunmacılar olarak ayrıldı ve bunun sıkıntısınıda çok çektiler.Üst üste pozisyonlar verdiler ve Celtic iki gol buldu.Ancak bu sonuç ev sahibi olan Arsenal'in 3. kez bu kupayı kazanmasını engelleyemedi.

Geçen sezon olduğu gibi bu sezonda Jack Wilshere turnuvada en çok göze çarpan oyuncu oldu.Tam bir orta saha oyuncusu çok yetenekli ve futbol sekası 18 yaşında olmasına rağmen üst seviyede ileride adından çok daha fazla sözettirecektir.






















Webber uçtu, uçurdu!

F1 Macaristan GP'sinin başlangıcında Alonso'ya geçilen Mark Webber, lastik ve pit-stop stratejisiyle zafere uzandı. Bu sezonki 4. yarışını kazanan Red Bull pilotu, genel klasmanda kendisini ve takımını liderliğe taşıdı.

Formula 1'de sezonun 12. ayağı Macaristan'da koşuldu. Hungaroring'de toplam 70 tur üzerinden yapılan yarışta kazanan Red Bull'dan Mark Webber oldu. İkinci Ferrari'den Fernando Alonso olurken, yarışa ilk cepte başlayan Sebastian Vettel ise üçüncülükle yetindi.
Yarışın startında Vettel pol pozisyonunu korurken, Alonso iyi bir çıkışla Webber'i geçerek ikinci sıraya yükseldi.
Oldukça rutin giden yarışın 15. turunda Nico Rosberg'in kazasıyla güvenlik aracı piste girerken, önündeki isimlerin pite girmesine karşın yumuşak lastiğiyle hızlı turlar atan Webber ilk sıradaki yerini sağlamlaştırdı. 23. turda da Hamilton'ın yarış dışı kalması, dolaylı olarak ikincilik mücadelesini belirledi. Yarışa 5. sırada başlayan şampiyona lideri McLaren pilotu, aracının stop etmesiyle şok yaşarken, piste giren güvenlik aracı yarışın seyrine etki etti. Güvenlik aracaıyla arasındaki mesafeyi koruymadığı için Vettel'e pite girme cezası verilince, Red Bull'un Alman pilotu pol-pozisyonunda başladığı yarışı 3. sırada bitirmek zorunda kaldı.
1:41:05.571'lik derecesiyle bu sezonki 4. zaferini kazanan Mark Webber, Hamilton'ın puansız kapattığı Macaristan'dan liderliği devralarak ayrıldı. Sezonun en çok yarış kazanan ismi konumuna gelen Avustralyalı sürücü 161 puanla pilotlar klasmanında ilk sıraya yükseldi.
Vettel 3.'lüğüne karşın 151 puanla 2. sıradaki Hamilton'ın 6 puan gerisine yanaşırken, Macaristan'dan ikincilikle ayrılan geçen haftanın tartışılan isimlerinden Fernando Alonso da puanını 141 yaptı.
Markalar kategorisinde de günün karşı ismi Red Bull oldu. Hungaroring'den 40 puanla ayrılan Red Bull, 8. sırada finiş gören Button'la 4 puana razı olan McLren'den liderliği aldı. Sezonun 12 yarışı sonrası Redd Bull 312 puanla ilk sıraya yükselirken, McLaren 304 puanla 2., Ferrari ise 238 puanla 3. sırada yer buldu.
Macaristan Grand Prix'sinin ardından Formula 1'e 4 hafta ara verilecek. Sezonun 13. yarışı 29 Ağustos'ta Belçika'da koşulacak.

Kaynak:Ntvspor.net

FUTBOL ÖLÜYOR



Futbol artık eski popilerliğni yitirdi.Kimse doğru dürüst maç bile izlemiyor.Artık insanlar başka spor dallarına yöneldi.Daha heyecanlı daha güzel maçların yaşandığı sporlara yöneldi.Peki neden futbol seyircisini kaybediyor.Bunu nedenlerini sıralayacak olursak;

.Eski heyecanını kaybetmesi
.Takımların artık gol atmaya değil attırmamaya yönelmesi
.Futbolun sanayileşmesi
.Aşırı profesyonellik anlayışı
.Futbola artık çok kolay ulaşılması gibi

Bunlara aklıma gelenler.Bence 10 sene sonra falan basketbolla futbol popierlik anlamında yer değiştirebilir.Ülkemizde düzenlenecek olan Türkiye 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası halkımızı baskete daha çok yaklaştıracaktır.Futbol ise ölüme yaklaşmaya devam edecektir.

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Nevin Yanıt'tan altın madalya

''Otel numaram 1263, telefon numaram da bu rakamlarla bitiyor. Bu sanki zaferin bir işaretiydi. Çılgınca birşey.''
Nevin Yanıt



Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda milli atlet Nevin Yanıt, kadınlar 100 metre engelli yarışında 12.63'lük derecesiyle altın madalya kazandı.
Kadınlar 100 metre engellide Avrupa'nın en hızlısı milli atlet Nevin Yanıt...İspanya'nın Barcelona kentinde düzenlenen 20. Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda ülkemizi kadınlar 100 metre engelli yarışında temsil eden Nevin Yanıt, altın madalyanın sahibi oldu.

Türk atletizm tarihinde bir ilke imza atan Nevin Yanıt, 12.63'lük derecesiyle Türkiye rekorunu geliştirirken altın madalyayı kazandı. Böylece Türkiye, atletizmde iki ayrı dalda altın madalya kazanmış oldu.Bu dalda ikinciliği 12.65'lik derecesiyle İrlandalı Derval O'Rourke elde ederken, Alman Carolin Nytra da 12.68'lik zamanıyla üçüncü sırada yer aldı.

Kadınlar 100 metre engellide yarışan tek Türk atleti olan 24 yaşındaki Nevin Yanıt, yarı final serisinde 12.71'lik derecesiyle Türkiye rekoru kırarak serisinde rahat bir şekilde 1. olmuştu.
Seçmelerde 12.89'luk derecesiyle grubunda rahat bir birincilik elde eden Nevin Yanıt, bu kategorideki 17 atlet arasından 4. en iyi dereceyi yapmıştı. İyi bir sezon geçiren, oldukça formda ve hırslı olan Yanıt, 100 metre engellide altın madalya alarak Türk atletizm tarihinde bir ilke imza atmış oldu.BÜTÜN YARIŞLARI KAZANDI.Nevin Yanıt, bu sezon katıldığı tüm yarışları kazanma başarısını gösterdi.

Bu sezon 4 uluslararası yarış yapan ve hepsinde birinci gelen 24 yaşındaki Nevin, son olarak 9 Temmuz tarihinde, şu anda Avrupa Şampiyonası'nın yapıldığı Barcelona'daki Olimpiyat Stadı'ndaki özel bir şampiyonada 12.74'lük dereceyle kendine ait olan Türkiye rekorunu kırmıştı. Bayanlar 100 metre engellide 2005 yılından bu yana Türkiye'nin en iyi atleti olan Nevin, 2007 yılında 23 yaş altı Avrupa Şampiyonu olmuş, 2009'da Akdeniz Oyunları'nda ve Üniversiteler Dünya Şampiyonası'nda altın madalya almıştı.

İlk defa Avrupa Şampiyonası'nda yarışan Nevin Yanıt, Türkiye atletizm tarihinde Avrupa şampiyonalarında madalya alan 5. Türk atlet oldu. Bu zamana kadar, 1950'de Brüksel'de Ruhi Sarıalp 3 adım atlamada bronz, 2002'de Münih'te Süreyya Ayhan 1500 metrede altın, 2006'da Göteborg'da Elvan Abeylegesse 5 bin metrede bronz ve Barcelona'daki bu şampiyonada 10 bin metrede yine Elvan altın madalya kazanmıştı.
Nevin'in kazandığı altın madalya ile Türkiye, ilk defa bir Avrupa Şampiyonası'nda iki madalya almayı başardı. 5 BİN METREDE OLMADIAvrupa Atletizm Şampiyonası'nın 5. gününde erkekler 5 bin metre finalinde piste çıkan Kemal Koyuncu ve Mert Girmalegese, başarılı olamadılar.

Toplam 15 atletin yarıştığı günün son finalinde piste çıkan milli atletlerden Mert 13:45.25'lik dereceyle 9., Kemal Koyuncu ise 14:17.32'lik dereceyle 13. oldu.5 ATLET FİNALDE YARIŞACAKŞampiyonanın son gününde, kadınlar 5000 metre finalinde Elvan Abeylegesse, Alemitu Bekele Degfa ve Meryem Erdoğan, madalya için TSİ 21.40'da piste çıkacak. Elvan ve Alemitu, Türkiye'nin madalya beklediği isimler arasında yer alıyor.
Madalya hedefleyen Aslı Çakır Alptekin de TSİ 22.15'de kadınlar 1500 metre finalinde koşacak.
Kadınlar yüksek atlamada 23 yaş altı Türkiye rekoru kıran Burcu Ayhan da TSİ 20.30'da yarışacak. Madalya şansı zor gözüken Burcu, seçmelerde kırdığı 1.92 metrelik Türkiye rekorunu geliştirmeye çalışacak. 20 yaşındaki Burcu Ayhan, atletizmin tüm atlamalı branşları arasında ilk kez Avrupa Şampiyonası gibi büyük bir organizasyonda finale kalma başarısını gösteren ilk Türk bayan atlet olmuştu.

Kaynak:Ntvspor.net

FİBA' YA SEVGİLER


FIBA'dan vuvuzela yasağı!
Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA), Türkiye'de düzenlenecek 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda sağlık önlemleri çerçevesinde salonlarda vuvuzelayı yasakladığını açıkladı.

Basketbol Federasyonunun internet sitesinde yer alan açıklamada, uluslararası spor yönetiminin, taraftarların tartışmalı enstrümanları maçlara getirmemelerini isteyerek, güvenlik ekibini bu tür enstrümanlara el koymaları konusunda uyardığı ifade edildi.

FIBA'nın resmi olarak vuvuzelayı yasaklayan ilk uluslararası spor federasyonu olduğu belirtilen açıklamada, yasağın benzer desibel seviyelerinde ses çıkaran ve insan sağlığına zarar verebilen havalı kornaları da kapsadığı kaydedildi.

FIBA Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyesi Patrick Baumann'ın konuyla ilgili ifadeleri şöyle:

''Taraftarların eğlenmesini ve bol bol gürültü yapmasını istiyoruz, ama bunun için diğerlerinin keyfini bozma riskini göze alamayız. Vuvuzela, basketbol salonu gibi kapalı alanlarda kullanılmak için uygun değil. Çok yüksek sesli bir alet ve bazı tıp uzmanları desibel seviyesinin ve frekansın işitme duyusu için zararlı olduğuna inanıyor. Atletlerin ve taraftarların sağlığını koruma sorumluluğumuzun dışında, kapalı spor salonunda böyle bir ses seviyesi hakemler arasında iletişim sorunları yaşanmasına sebep olup maçta direk negatif bir etki yaratabilir. Taraftarları salonlara enstrüman getirmemeleri konusunda uyarıyoruz, çünkü bu aletlere güvenlik görevlileri tarafından el konulacak. Salona gizlice sokmayı başaran olursa, maçı kaçırabilir. Daha önceki turnuvalardan biliyoruz ki, vuvuzelasız da karnaval atmosferi ve tutkulu destek görülebiliyor.''

FIBA Sağlık Komisyonu Başkan Yardımcısı Dr. Heinz Gunter'in de, ''Eğer bir kişinin çevresinde birden fazla vuvuzela varsa, kişinin kulağına zarar gelebilir. Sorun enstrümanın çok yüksek frekansa sahip olması ki bu kulaklar için iyi değil'' şeklindeki ifadelerle kararı desteklediği belirtildi.

31.07.2010
Kaynak : AA


30 Temmuz 2010 Cuma

NEDEN BAŞARI YOK?

Ülkemizde hemen hemen hergün bu konu tartışılır.Türkiye neden futbolda istenilen başarıyı gösteremiyor veya bir başarı gelse bile devamı neden gelmiyor.Ben bu konuya başarılı olan ülkelerden başlamak istiyorum.Mesela İngiltere;her yıl en az bir ingiliz takım şampiyonlar liginde yarı final çeyrek final oynayabiliyor.Bu başarının arkasında profesyonellik yatıyor.İngiliz kuluplerinin oyuncularından teknik kadroya ve yönetici ekibe kadar hepsi işlerini profesyonel olarak yapıyor.Ama bizim ülkemizde duygular her zaman ön planda.Bizim oyuncularımızı poh pohlamadan oynayamıyorlar.Yöneticiler desen hepsi birbirinden amatör.Hemen hemen heryıl avrupada başarısız olan büyük takımlarımız nedense hep suçu teknik direktörlere atarlar.Bence bu başarısızlıkta en az pay sahibi teknik kadrodur.Büyük takımlarımız yerli hoca getirdimi yetersiz diye yollanır, yabancı bir hoca getirdimi Türkiye'ye alışamadı onun sistemi bize uymadı diye yollanır.Dün Galatasaray ve Beşiktaş avrupada vasat takımlara karşı berabere kaldılar.Çiçeği burnunda olan Shustere sallanmaya başlandı.Rijkaard ise yollanmanın eşiğinde bence.Bu anlayışla bizim gideceğimiz en iyi yer 10 yılda bir falan gelen çeyrek finallerdir.


28 Temmuz 2010 Çarşamba

Bu Futbola Çok Bile 2-2

Eyvah Eyvah Eyvah!!!

Bugün sahada öyle bir Fenerbahçe izledikki o yılları yaşamasamda Türk futbolunun 1960-70-80 lerdeki hali gibiydi.Eli ayağı düzgün bir avrupa takımı çok rahat Türk takımlarını dize getirirdi bugünde öyle bir sonuç olabilirdi ama Fenerbahçe şanslı bir günündeydi.Umarım bu bir kazadır.Çünkü Türkiye'nin köklü kuluplerinden olan Fenerbahçe isviçre liginde sıradan bir takım karşısında böylesine mahkum oynuyorsa vay Türk futbolun haline.Bizim takımlarımız bu kadarda kötü oynayamaz.Aykut Kocaman ilk sınavında öğrencilerinin çalışkansızlığına takıldı.

Sahada hiçbir şekilde takım olabilen futbolcu topluluğu yoktu.Bizim öncelikle transferlerden çok sıradan ama organize olabilen takımlar gibi takım olmaya ihtiyacımız var.Eğer stoch hiçbir şekilde takım savunmasında yer almayacaksa nerde kaldı genç yıldız adayı Rıdvan Dilmen'in dediği gibi Fenerbahçeden bir üst sınıfa geçmez.Biraz sert giriş yaptım belki ama Fenerbahçe'mizin böylesine bir takıma karşı sanki Barça ile oynarmışcasına çaresiz ve ezik oynamasını sindiremiyorum.Biz en azından kendi adıma daha böyle bir takım istemiyorum.Koskaca sıkıntılar kaç senedir dururken tüm ülke olarak bir taktık gidiyoruz:güizalara kezmanlara nobrelere serhat akınlara anelkalara...Asıl sıkıntı tüm Türk futbolunda olduğu gibi maç içinde 90 dakika boyunca kalamama ve futbol zekası bakımından sınırlı takımlar kurmamız.

Bence acilen çok iyi bir sopere iki yönlü oynayabilen orta sahaya iki forvete ve Alex'in heykelini dikim yollamaya ihtiyacımız var.Yoksa bir 10 yıl geçsede bu kafayla Young Boys'lara Tromso'lara Metalist Kharkiv'lere mahkum oynayıp dururuz ve yerimizde sayarız.Fenerbahçe tabiki Young Boys'u eleyecektir ama her sezon yaşadığımız hayal kırıklığı,hüsranlar değişmeyecektir...



YOUNG BOYS: 2 - FENERBAHÇE: 2

Stat: Stade de Suisse
Hakemler: Svein Oddvar Moen, Geir Age Masovn Holen, Dag-Roger Nebben (Norveç)
Young Boys: Bürki, Sutter, Dudar, Affolter, Jemal, Spycher, Degen, Doubai (Dk. 83 Mayuka), Costanzo, Lulic (Dk. 65 Regazzoni), Bienvenu (Dk. 58 Marco Schneuwly)
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Önder, Bilica, Bekir, Andre Santos, Kazım, Cristian, Emre (Dk. 86 Deivid), Stoch, Alex (Dk. 80 Semih), Gökhan Ünal (Dk. 72 Selçuk)

Goller: Dk. 4 Emre, Dk. 41 Stoch (Fenerbahçe), Dk. 17 Dudar, Dk. 89 Costanzo (penaltıdan) (Young Boys)
Sarı kartlar: Dk. 24 Bekir, Dk. 25 Kazım, Dk. 53 Önder, Dk. 71 Alex, Dk. 87 Bilica (Fenerbahçe), Dk. 73 Costanzo (Young Boys)
Kırmızı kart: Dk. 43 Kazım (Fenerbahçe)

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Evimizde yıkıldık...



Voleybol Avrupa Bayanlar Ligi yarı final maçında Türkiye, Bulgaristan karşısında sahadan 3-2 mağlubiyetle ayrıldı.
NTV Spor'dan canlı olarak yayınlanan Voleybol Avrupa Bayanlar Ligi yarı final karşılaşmasında, Filenin Sultanları 2-0 geriye düştüğü karşılaşmada 2-2 beraberliği yakalamasına rağmen salondan 3-2 mağlup ayrıldı.
Karşılaşmaya beklenmedik bir şekilde daha iyi başlayan Bulgaristan ilk teknik molaya 8-3 önde girdi. Türkiye seyircinin de desteği ile biraz olsun toparlanırken, oyundaki üstünlüğünü sürdüren Bulgaristan ikinci teknik molaya da 16-12 önde girmeyi başardı. Setin başında açılan farkı bir türlü kapatamayan milli takımımız ilk seti 25-19 kaybederek maçta 1-0 yenik duruma düştü.
Karşılaşmanın ikinci setine de çok fazla hata yaparak başlayan Türkiye, ikinci setteki ilk teknik molaya da 8-5 geride girdi. Setin ikinci teknik molasına da 16-9 geride giren Türk Milli Takımı, bu seti de 25-17 kaybederek karşılaşmada 2-0 geriye düştü.
Üçüncü sete müthiş bir başlangıç yapan Filenin Sultanları, ilk teknik molaya 8-2 önde girdi. 3. sette çok iyi servis atmaya başlayan Sultanlar, ikinci teknik molaya 16-5 önde girerken seti de 25-11 kazanarak durumu 2-1'e getirdi.
Dördüncü sete de hızlı başlayan Milli Takımımız, ilk teknik molaya 8-3 önde girdi. Daha sonra toparlanan Bulgaristan oyunda dengeyi kurdu ve ikinci teknik molaya 26-25 üstünlükle girmeyi başardı. Setin son bölümde ise büyük bir çekişme yaşanırken Sultanlar bu seti de 25-23 kazanarak maçı 2-2'ye getirdi.
Karşılaşmanın final setine de çok etkili başlayan Filenin Sultanları, setin son bölümünde çok tutuk bir oyun sergileyerek seti 15-13, karşılaşmayı da 3-2 kaybederek final şansını yitirdi.


Kanak:Ntvspor.net


Maçtaki en belirgin özelliğimiz çabuk oyundan düşüyoruz.Hata yapınca arkası geliyor.Birde devamını getirememe hastalığımız var.Çok yazık bir mağlubiyet oldu.İnşallah bulgarların sevindiği kadar bizim oyuncularımızda o kadar üzülmüştür.Çünkü büyük bir destek vardı ve maçta 0-2'ye rağmen elimizdeydi.

İşte Biten Transferler!!!


Temmuz ayı, tam liste! Futbolseverin en sevdiği günler olan transfer sezonunda heyecan son sürat devam ediyor.
Kupa 2010'da şampiyonun İspanya olmasından sonra da futbol gündeminde artık her şey transferler üzerine kilitlenmiş durumda. Avrupa'da önemli liglerde, önemli takımlar kadrolarını güçlendirmeye devam ediyor.
Temmuz ayı da transfer için oldukça hızlı gözüken aylardan biri olmaya aday. Günler geçtikçe imza sayıları artıyor ve takımlar yeni sezon öncesi hazırlık kamplarına yeni oyuncularını yetiştirmeye çalışıyor.
Haziran ayı içindeki önemli transferlerin başını ise Barcelona'nın David Villa'yı Valencia'dan kadrosuna katması ve Manchester City'nin yine aynı takım Valencia'dan David Silva'yı transfer edişi olmuştu. Real Madrid' de Benfica'dan Di Maria'yı kadrosuna katarak büyük iş yapmıştı.
Öte yandan İtalyan devi Juventus da Haziran ayı sonunda Leonardo Bonucci (23) ve Jorge Martinez (27)'i 27.5 milyon avro bedelle kadrosuna katmıştı.

Peki Temmuz ayı? İşte Temmuz ayındaki gelişmeler...


OYUNCU ADI - NEREDEN - NEREYE - TARİH


Albin Ebondo Toulouse -> ST.ETIENNE (23.07.2010)

Rui Fonte Sporting -> ESPANYOL (23.07.2010)

Vujadin Savic Kızılyıldız -> BORDEAUX (23.07.2010)

Titus Bramble Wigan -> SUNDERLAND (23.07.2010)

Gojko Kacar Hertha Berlin -> HAMBURGER SV(23.07.2010)

Javier Malagueno Indios Juarez -> MALAGA (23.07.2010)

Milan Smiljanic Espanyol -> PARTIZAN (23.07.2010)

Dan Gosling Everton -> NEWCASTLE (22.07.2010)

Franco Zuculini 1899 Hoffenheim -> GENOA (22.07.2010)

Robert Vittek Lille -> A.GUCU (22.07.2010)

Mariano Bogliacino Napoli -> CHIEVO (22.07.2010)

Marcus Berg Hamburg -> PSV (22.07.2010)

Eduardo Arsenal -> SHAKHTAR (22.07.2010)

Borja Valero WBA -> VILLARREAL (22.07.2010)

Albert Riera Liverpool -> OLYMPIAKOS (22.07.2010)

Ernesto Farías FC Porto -> CRUZEIRO (22.07.2010)

James McArthur Hamilton -> WIGAN (22.07.2010)

Richi Tenerife -> MURCIA (22.07.2010)

Issiar Dia NANCY -> FENERBAHÇE (21.07.2010)

Sandro Silva Botafago -> MALAGA (21.07.2010)

David Belenguer Getafe -> BETIS (21.07.2010)

Magnus Troest Huelva -> ATALANTA (21.07.2010)

Simone Sini Roma -> LECCE (21.07.2010)

Filipe Luis Deportivo -> A.MADRID (21.07.2010)

Heiko Westermann Schalke -> HAMBURG (20.07.2010)

Simone Esposito Juventus -> ASCOLI (20.07.2010)

Correa Dinamo Kiev -> FLAMENGO (19.07.2010)

Joe Cole Chelsea -> LIVERPOOL (19.07.2010)

Philippe Coutinho Vasco -> INTER (19.07.2010)

Aleksandr Bukharov Rubin -> ZENIT (19.07.2010)

Juan Pablo Pino Monaco -> GALATASARAY (19.07.2010)

Christian Fuchs VfL Bochum -> MAINZ (19.07.2010)

Dejan Milovanovic Lens -> KIZILYILDIZ (18.07.2010)

Olubayo Adefemi Boulogne -> XANTHI (18.07.2010)

Leo Franco G.Saray -> ZARAGOZA (18.07.2010)

Emiliano Insua Liverpool -> FIORENTİNA (18.07.2010)

Alessandro Crescenzi Roma -> CROTONE (18.07.2010)

David Rodríguez Almeria -> CELTA VİGO (18.07.2010)

Santiago Garcia Rosario -> PALERMO (17.07.2010)

Walter Internacional -> PORTO (17.07.2010)

Adriano Sevilla -> BARCELONA (17.07.2010)

Edinson Cavani Palermo -> NAPOLI (17.07.2010)

Sokratis Papastathopoulos Genoa -> MILAN (17.07.2010)

Kevin Thomson Rangers -> MIDDLESBROUGH (17.07.2010)

Capi Betis -> XEREZ (17.07.2010)

Carlos Bocanegra Rennes -> ST. ETTIENNE (17.07.2010)

Alemao Udinese -> VICENZA (17.07.2010)

Guilherme Almeria -> VALLADOLID (17.07.2010)

Mario Mandzukic D. Zagreb -> WOLFSBURG (17.07.2010)

José Holebas 1860 München -> OLYMPIAKOS (16.07.2010)

German Denis Napoli -> UDINESE (16.07.2010)

Dennis Diekmeier Nürnberg -> HAMBURGER SV (16.07.2010)

Adriano Sevilla -> BARCELONA (16.07.2010)

Timmy Simons PSV -> NURNBERG (16.07.2010)

Frederic Piquionne Lyon -> WEST HAM UNITED (16.07.2010)

Aduriz Mallorca -> VALENCİA (15.07.2010)

Fedor Smolov Dinamo M. -> FEYENOORD (15.07.2010)

Jonathan Santana Wolfsburg -> KAYSERİSPOR (15.07.2010)

Dejan Lazarevic Genova -> LAZIO (15.07.2010)

Carlo Nash Everton -> STOKE CITY (15.07.2010)

José Holebas 1860 Münih -> OLYMPIAKOS (15.07.2010)

Marco D'Alessandro Roma -> BARİ (15.07.2010)

Cleiton Xavier Palmeiras -> METALİST (15.07.2010)

Thierry Henry Barcelona -> NEW YORK RB (14.07.2010)

Guti Hernandez R.Madrid -> BEŞİKTAŞ (14.07.2010)

Fernando Marques Espanyol -> PARMA (14.07.2010)

Varela Mallorca -> KASIMPAŞA (14.07.2010)

Cícero Santos Fluminense -> VFL WOLFSBURG (14.07.2010)

Nikita Rukavytsya Twente -> HERTHA BERLIN (14.07.2010)

Juliano Belletti Chelsea -> FLUMINENSE (14.07.2010)

Wilfried Dalmat Standard -> CLUB BRUGGE (13.07.2010)

Eliseu Lazio -> MALAGA (13.07.2010)

Cristiano Lupatelli Cagliari -> BOLOGNA (13.07.2010)

Granddi Ngoyi PSG -> STADE BREST (13.07.2010)

Arthur Boruc Celtic -> FIORENTINA (13.07.2010)

Mosquera Real Madrid -> GETAFE (12.07.2010)

Papa Bouba Diop Portsmouth -> AEK (12.07.2010)

Joe Ledley Cardiff City -> CELTIC (12.07.2010)

Dennis Rommedahl Ajax -> OLYMPIAKOS (12.07.2010)

Nené Monaco -> PARIS SAINT GERMAIN (12.07.2010)

Ariel Ibagaza Villarreal -> OLYMPIAKOS (11.07.2010)

Pele Porto -> ESKİŞEHİRSPOR (10.07.2010)

Obafemi Martins Wolfsburg -> RUBIN KAZAN (10.07.2010)

Nicolae Dica Catania -> MANİSASPOR (10.07.2010)

Marcelo Wisla Krakow -> PSV (09.07.2010)

Augusto Fernandez River Plate -> VELEZ (09.07.2010)

Tae-Se Jong Kawasaki -> HOFFENHEIM (09.07.2010)

Zubiaurre A. Bilbao -> ALBACETE (09.07.2010)

Toni Doblas SD Huesca -> ZARAGOZA (09.07.2010)

Keirrison Barcelona -> SANTOS (09.07.2010)

Emidio Rafael Academica -> PORTO (09.07.2010)

Ismael Sosa Argentinos -> GAZİANTEPSPOR (09.07.2010)

Selim Teber Frankfut -> KAYSERİSPOR (09.07.2010)

Nadir Belhadj Portsmouth -> AL-SADD (09.07.2010)

Jesus Datolo Napoli -> ESPANYOL (09.07.2010)

Marcelo Carrusca Estudiantes -> BANFIELD (09.07.2010)

David Mendes AZ -> SALZBURG (09.07.2010)

Lorik Cana Sunderland -> GALATASARAY (09.07.2010)

Milan Jovanovic S. Liege -> LIVERPOOL (08.07.2010)

Gergely Rudolf Debrecen -> GENOA (08.07.2010)

Marko Lomic Partizan -> DINAMO (08.07.2010)

Simon Kjær Palermo -> WOLFSBURG (08.07.2010)

Eduardo Sp. Braga -> GENOA (08.07.2010)

Wellington Hoffenheim -> DÜSSELDORF (08.07.2010)

Mark Bresciano Palermo -> LAZIO (08.07.2010)

Riccardo Nardini Reggiana -> EMPOLI (08.07.2010)

Torsten Oehrl Werder Bremen -> AUGSBURG (08.07.2010)

Uwe Hünemeier Dortmund -> ENERGIE COTTBUS (08.07.2010)

Sebastián Eguren AIK -> GIJON (08.07.2010)

Joffre Guerrón Getafe -> ATLETICO-PR (07.07.2010)

Walter Montillo U. de Chile -> CRUZEIRO (07.07.2010)

Kamil Glik Piast Gliwice -> PALERMO (07.07.2010)

Hasan Kabze Rubin Kazan -> MONTPELLIER (07.07.2010)

Gabriel Paletta Boca Juniors -> PARMA (07.07.2010)

Jaime Valdes Atalanta -> SPORTING (06.07.2010)

Rafael Sobis Al Jazira -> INTERNACIONAL (06.07.2010)

Héctor Steinert Racing Club -> BURSASPOR (06.07.2010)

Lennard Sowah Portsmouth -> HAMBURG (06.07.2010)

Niki Zimling Udinese -> NEC (06.07.2010)

Lau. Koscielny Lorient -> ARSENAL (06.07.2010)

Mista Deportivo -> TORONTO FC (06.07.2010)

Ken. Bakircioglu Ajax -> RACING (06.07.2010)

Abdulkader Keita G.Saray -> AL SADD (06.07.2010)

Dm. Chigrinskiy Barcelona -> SHAKHTAR (06.07.2010)

Ciro Immobile Juventus -> SIENA (06.07.2010)

Luca Marrone Juventus -> SIENA (06.07.2010)

Kader Ghezzal Siena -> BARİ (06.07.2010)

Laurent Batlles Grenoble -> ST.ETIENNE (06.07.2010)

Marc Valiente Sevilla -> Valladolid (06.07.2010)

Matteo Sereni Torino -> BRESCIA (06.07.2010)

Thomas Kessler FC Köln -> ST. PAULİ (05.07.2010)

Mate Jajalo Siena -> FC KÖLN (05.07.2010)

Ilian Micanski Z.Lubin -> KAISERSLAUTERN (05.07.2010)

Chr. Tiffert Duisburg -> KAISERSLAUTERN (05.07.2010)

Wilfried Sanou Urawa Reds -> FC KÖLN (05.07.2010)

Alexandru Ionita Rapid -> FC KÖLN (05.07.2010)

Kris Boyd G.Rangers -> M.BROUGH (05.07.2010)

Nabil Taider Sivasspor -> GRENOBLE (05.07.2010)

Damian Tixier Xamax -> NANTES (05.07.2010)

Jaroslav Drobny Hertha Berling -> HAMBURG (05.07.2010)

Kevin Anin Le Havre -> SOCHAUX (05.07.2010)

Pedro Mendes Sporting -> SERVETTE (04.07.2010)

Nuno A. Coelho Porto -> SPORTING (04.07.2010)

Sidney Govou Lyon -> PANATHINAIKOS (03.07.2010)

Pedro León Getafe -> R.MADRID (03.07.2010)

Yossi Benayoun Liverpool -> CHELSEA (03.07.2010)

João Moutinho Sporting -> PORTO (03.07.2010)

Nico Pulzetti Livorno -> BARI (02.07.2010)

Pedro Kamata Bari -> SIENA (02.07.2010)

Filippo Carobbio Grosseto -> SIENA (02.07.2010)

Gianluca Curci Siena -> SAMPDORIA (02.07.2010)

Marco Motta Roma -> JUVENTUS (02.07.2010)

Arne Friedrich Hertha Berlin -> WOLFSBURG (02.07.2010)

Yaya Toure Barcelona -> MAN. CITY (02.07.2010)

Alberto Costa Montpellier-> VALENCİA (02.07.2010)

Simone Zaza Atalanta -> SAMPDORIA (02.07.2010)

Luca Toni Roma -> GENOA (02.07.2010)

James Rodreguez Banfield -> PORTO (01.07.2010)

Rod Fanni Rennes -> A.MADRID (01.07.2010)

Tim Hoogland Mainz -> SCHALKE 04 (01.07.2010)

Gaston Sangoy Limassol -> SPORTING GJON (01.07.2010)

Jan Mucha Legia W -> EVERTON (01.07.2010)

Gilles Yapi-Yapo Young Boys -> BASEL (01.07.2010)

Nassim B.Khalifa Grasshopper -> WOLFSBURG (01.07.2010)

Almen Abdi Le Mans -> UDINESE (01.07.2010)

Rolf Feltscher Grasshopper -> PARMA (01.07.2010)

Atiba Hutchinson Kopenghag -> PSV (01.07.2010)

Kaynak : Sporx.com

"Madalyayı hissediyorum"

(A) Milli Basketbol Takımı'nın deneyimli oyuncusu Kerem Gönlüm, bir senedir ara verdiği basketbolu çok özlediğini ve 2010 Dünya Şampiyonası'nın ilk maçını dört gözle beklediğini söyledi.
Geçen yıl Avrupa Şampiyonası için milli takım kampında bulunduğu sırada, Efes Pilsen'in 2008-2009 sezonunda Fenerbahçe Ülker ile yaptığı play-off final serisi maçında doping yaptığı gerekçesiyle bir yıl men cezası alan Kerem Gönlüm, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçmişi geride bıraktığını ve sadece Dünya Şampiyonası'na konsantre olduğunu dile getirdi.
Basketbolu çok özlediğini ve basketbola aç olduğunu belirten tecrübeli oyuncu, ''Şampiyonada elimden geleni yapacağım. Arkadaşlarımla olduğum için çok mutluyum. Duygulu anlar yaşıyorum. Maçlar geldiğinde duygularım daha da farklı olacak. Yaşım 33 ve çok sayıda maça çıktım. Avrupa'nın büyük salonlarında, büyük atmosferlerinde oynadım. Ama Dünya Şampiyonası'nın ilk maçı benim için çok farklı bir duygu olacak. Şampiyonanın ilk maçını dört gözle bekliyorum. İlk profesyonel maçıma çıkmışım gibi bir heyecan olacak'' dedi.
Kerem Gönlüm, bir yıldır oynamadığını hatırlatarak, şunları söyledi:
''Böyle bir şampiyonanın Türkiye'de olması ve benim de bu büyük organizasyonun içinde olmam büyük bir şans. Kimseye nasip olmayacak bir durum. Bu şampiyonanın keyfini çıkarmaya çalışacağım. Cezamdan sonra Efes Pilsen'de taşlar yerinden oynadı. Olay meydana geldiğinde kulübüm kadroyu kurmuştu. Milli takımla Avrupa Şampiyonası'nı kaçırdım. Hazırlıkların son aşamasına kadar takımdaydım. Sonra maalesef şampiyonayı kaçırdım. Mütevazı olmayacağım. 33 yaşındayım ve milli takımda çok genç arkadaşımız var. Onlar beni seviyor ve sayıyor. Ben de onları çok seviyorum. Onlara en azından tecrübemle bir şeyler verebilirdim. Şansızlık oldu. Yapacak bir şey yok. Geçmişle yaşamam.''
Cezasının açıklanmasının ardından kamuoyunun kendisine verdiği destekten dolayı teşekkür eden milli oyuncu, ''Kötü bir olay yaşadım. Ama yıllardır oluşturmaya çalıştığım imaj sonrası bana gelen tepkiler ve yaklaşımlar farklıydı. Ne ekersen onu biçersin. Kötü günler yaşadım. Ama kötü günlerim atlatmamda bu olay rol oynadı. Bundan sonra milli takım ve Efes Pilsen için elimden geleni yapacağım'' dedi.
-''BEN DE MADALYAYI HİSSEDİYORUM''-
Kerem, milli takım olarak bütün oyuncuların hedefinin aynı olduğunu ve kendisinin de madalya kazanacaklarını hissettiğini söyledi.
Yavaş yavaş tempoyu arttırıp forma girmeleri gerektiğini anlatan milli oyuncu, ''İnşallah her şey yolunda gider. Ev sahipliği yapacağımız şampiyonada seyircimizin desteğiyle gidebileceğimiz yere kadar gitmeye çalışacağız. Ben de madalya hissediyorum'' ifadelerini kullandı.
Büyük bir organizasyona ev sahipliği yapmalarının büyük avantaj olduğunu kaydeden başarılı oyuncu, ''Her şey yolunda gitmeyebilir de, ancak herkes şunu bilsin ki terimizin son damlasına kadar sahada mücadele edeceğiz. Seyircimizin coşkusu ve sahada bizim enerjimizin birleşmesiyle bir sinerji oluşturup, inşallah beklediğimiz madalyayı ev sahipliği yaptığımız şampiyonada alacağız'' diye konuştu.
İlk madalyalarını 2001'de Türkiye'de organize edilen Avrupa Şampiyonası'nda aldıklarını hatırlatan Kerem Gönlüm, ''12 Dev Adam orada oluştu. İnşallah bu havayı yine yaşarız. Çok şey bizim elimizde. İyi takımız, kimyası çok iyi ve yıllardır beraber oynuyoruz. Bunun avantajını kullanmaya çalışacağız. Şampiyonayı madalya ile kapatmak istiyoruz'' dedi.

Kaynak : AA


23 günde kovuldu...

Yunanistan Ligi takımlarından PAOK’ta ilginç bir gelişme yaşandı. Selanik ekibinde 23 gün önce görev başı yapan İtalyan teknik adam Mario Beretta'nın görevine, hazırlık maçlarında alınan başarısız sonuçlar üzerine son verildi.
Yunanistan Milli Takımı’nın başına, 2010 Dünya Kupası'ndaki başarısız sonuçların ardından Otto Rehhagel'in yerine PAOK Teknik Direktörü Fernando Santos getirilmişti. Santos'un ayrılması sonrası teknik adam arayışlarına başlayan Selanik kulübü, 50 yaşındaki İtalyan teknik adam Mario Beretta ile anlaşmıştı. Ancak kariyerinde Lecce, Torino, Siena, Parma ve Chievo gibi takımları çalıştıran Beretta'nın, Yunanistan serüveni kısa sürdü.
PAOK’un başında sadece 23 gün geçirebilen teknik adamın görevine, hazırlık maçlarındaki başarısız karnesi nedeniyle son verildi. Kulüpten yapılan açıklamada, “Teknik direktörümüz Mario Beretta ile yaptığımız görüşmeler sonunda karşılıklı olarak yolları ayırmaya karar verdik” ifadeleri kullanıldı.
Sezon öncesinde 2. kez teknik direktör arayışlarına başlayan Yunan ekibi, Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme Turu’nda, 28 Temmuz'da Ajax ile karşılaşacak. Yönetimin, bu süreye kadar herhangi bir isimle anlaşıp anlaşamayacağı ise belirsizliğini koruyor.

23 Temmuz 2010 Cuma

Henry iyi başladı ama...

New York Red Bulls formasıyla çıktığı ilk maçta Tottenham'a karşı gol atmayı başaran Thierry Henry, takımını galibiyete taşımayı başaramadı.

Thierry Henry transferiyle futbol dünyasının gündemine oturan New York Red Bulls, hazırlık maçında İngiltere'nin Tottenham Hotspur ile karşı karşıya geldi. Fransız yıldız takımını öne geçirse de ikinci yarıda 2 gol birden bulan Tottenham maçtan 2-1 galip ayrıldı.
New York formasıyla ilk maçına çıkan Henry, maçın 25. dakikasında ceza sahası içinde topla buluştu ve şık bir vuruşla takımını 1-0 öne geçirdi. Ancak ikinci yarıda önce Robbie Keane sonrasında ise Bale ile 2 gol bulan Tottenham maçtan 2-1 galip ayrılmayı başardı.
Maçtan sonra açıklamalarda bulunan Thierry Henry, "Gerçekten mükemmel. Başlangıç çok iyiydi. Topa dokunmak, gol atmak bana evimde olduğumu hissettiriyor ve bu benim için çok önemli." şeklinde konuştu.

"Türk Michael Jordan"


Hidayet Türkoğlu'nun yeni sezonda giyeceği 19 numaralı forma, basın toplantısında tanıtıldı.

NBA takımlarından Phoenix Suns'a transfer olan milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu'nun yeni sezonda giyeceği 19 numaralı formanın numarası, basın toplantısında tanıtıldı.
Toplantıda söz alan kulübün başantrenörü Alvin Gentry, "Steve Nash'in üzerindeki baskıyı kaldırabilecek, topu taşıyabilecek yetenekte bir oyuncuya ihtiyacımız vardı. Bu eksikliğimizi Hidayet ile doldurduğumuzu düşünüyorum. Daha önce de onu çok istemiştik. Bizim sistemimiz için harika bir oyuncu olduğunu düşünüyorum" dedi.

Hidayet Türkoğlu ise burada bulunmaktan dolayı çok heyecanlı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:"Phoenix'te tamamen takım oyuncusu olacağım. Burada çok güzel ve özel bir arkadaşlık var. Koç Alvin ile çok güzel bir sistem oluşturmuşlar. Bu arkadaşlığa dahil olacağım."
"TÜRK MICHAEL JORDAN"Phoenix Suns'ın resmi internet sitesinde Hidayet için "Türk Michael Jordan" ifadesi yer aldı. İnternet sitesinde, Hidayet'in, 2008-2009 sezonunda NBA Finali'ne yükselen Orlando Magic'in en önemli oyuncularından bir olduğuna vurgu yapılarak,"Geçtiğimiz sezonu Toronto Raptors'ta geçiren Hidayet, 12.2 sayı, 4.3 ribaund ve 2.9 asist ortalamalarıyla oynadı" denildi.

9 Temmuz 2010 Cuma

İŞTE LEBRON'UN KARARI




Ve muhteşem üçlü buluştu gerçekten çok heyecan verici!!!






NBA'de yıllardır beklenen gün geldi ve süper star LeBron James'in free agent pozisyonundan yeni takımına transferi belli oldu. Günlerce farklı takımlarla süren görüşmelerden sonra 25 yaşındaki mega star ESPN canlı yayınında kendine ayrılan 1 saatlik programda basketbolseverleri ekrana kilitledi ve bundan böyle Miami Heats için ter dökeceğini açıkladı.
Cavaliers'ta 6 yıllık kontrata imza atıp senelik 30 milyon dolar civarı bir para kazanma hakkı olan süper yıldız, Heat'in 5 yıllık teklifiyle daha az para kazanacak.
Miami tercihini değerlendiren "Kral" lakaplı oyuncu, "Şimdi ve gelecekte kazanmak için bu en iyi fırsat. Bu oyunda kazanmanın benim için anlamı çok büyük" ifadelerini kullandı.
Heat böylece, Chris Bosh'tan sonra James'i de kadrosuna katarak, NBA'in yıldızlar takımı haline geldi.
"Kral" lakaplı LeBron, yeni takımını seçme nedenini, "Miami Heat ile başarıyı yakalayacağımıza inanıyorum. Dwyane Wade'i takımda tuttular, Toronto'dan Chris Bosh gibi bir yıldızı transfer ettiler. Bunlar şampiyonluğa isteklerini ortaya koyuyor. Wade ve Bosh ile güçlerimizi birleştirerek bu takımla yeni sezonda şampiyon olacağımıza inanıyorum. Memleketim Cleveland'dan ayrılmak tabii ki çok zor. Kalbim hep orada olacak. Profesyonel bir karar verdiğime inanıyorum" sözleriyle açıkladı.
James'in, küçükken Michael Jordan'a olan hayranlığı dolayısıyla seçtiği ve 6 sezondur giydiği 23 olan forma numarasını da değiştirerek yeni takımında 6 numaralı formayı giyecek.
Heat'te ayrıca Chris Bosh 1 numara, Dwyane Wade 3 numara, Mario Chalmers ise 15 numaralı formayı giyecekler.


Cleveland taraftarlarının bir kısmı...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Kupa yolunda uçan kafa...

2010 Dünya Kupası'nda finalin adı Hollanda-İspanya oldu. Tüm dünyanın nefeslerini tutarak izlediği yarı final maçında İspanya, Almanya'yı 1-0 mağlup etti ve adını tarihinde ilk kez finale yazdırdı. Durban kentindeki 69 bin seyirci kapasiteli Moses Mabhida Stadyumu'nda oynanan ve ilk yarısı golsüz eşitlikle sona eren mücadelede İspanya'yı finale taşıyan gol 73. dakikada kaptan Carles Puyol'dan geldi.
Yakaladığı altın jenerasyonuyla önce EURO 2008'de kupaya uzanan İspanya, 2010 Dünya Kupası'nda da adını finale yazdırmayı bildi. İspanya, Uruguay'ı 3-2 mağlup ederek finale yükselen Hollanda ile 11 Temmuz Pazar günü saat 21:30'da Soccer City Stadı'nda kupaya uzanmak için kozlarını paylaşacak.
PUYOL'DAN MERMİ GİBİ BİR KAFA...İspanya'nın aradığı gol kaptan Carles Puyol'dan geldi. 73. dakikada İspanya'nın kazandığı sol kanattan kazandığı kornerde topun başına Xavi geldi. Xavi'nin penaltı noktasına doğru yaptığı ortaya gerilerden süratle gelen Puyol, müthiş yükseldi ve çok sert bir kafa vuruşu yaptı. Maçın başarılı isimlerinden Neuer'in müdahalesine rağmen top ağlarla buluştu. Puyol'un maçın ilk yarısında bir kafa şutu da üstten auta çıkmıştı. 0-1.
İLK YARIDA GOL YOK, MÜCADELE VAR...İki takım için de EURO 2008'in finali niteliği taşıyan dev maçın ilk yarısında gol sesi çıkmadı. Maça daha arzulu başlayan İspanya, ilk dakikalarda rakip yarı alanda fazla adamla gözükse de gol noktalarında etkisiz kaldı. Müthiş pas trafiğini Almanya karşısında yapmayı yine başaran İspanya, son paslarda ise arzuladığı başarıyı yakalayamadı. Gol krallığı mücadelesi veren David Villa da güçlü Alman defansı arasında pozisyon bulmakta çok zorlandı. Sarı-kırmızılılar Dünya Kupası'nda oynadığı diğer maçlarda olduğu gibi yine ilk yarıda gol yemedi.
İlk dakikalardaki İspanya baskısını atlatan Almanya ise 20. dakikadan itibaren oyunu dengelemeye başladı. Rakibinin oyunun bozan Almanya, Mesut, Klose ve Podolski ile rakip kale önünde etkili olmaya çalıştı. İki takımın da girişimleri ilk 45 dakikada skor tabelasını değiştirmedi.
TORRES YEDEK...Dünya Kupası öncesinde sakatlığı nedeniyle nasıl bir performans sergileyeceği merakla beklenen İspanyol golcü Fernando Torres, Almanya karşısında maça yedekler arasında başladı. Torres'in yedek başladığı mücadelede, teknik direktör Vicent Del Bosque, orta sahayı daha kalabalık tuttu. Maç öncesinde Torres'i oynatacağını söyleyen Del Bosque, Torres'i sahaya sürmeyerek rakibini şaşırtmaya çalıştı.
VILLA VE PUYOL...İspanya, Almanya karşısında ilk yarıda baskılı gözüken taraftı. İspanyolların gole en çok yaklaştıkları pozisyonlarda ise gol krallığına koşan David Villa ve Puyol'un imzaları vardı. Maçın da ilk tehlikleli pozisyonu olan atakta, 6. dakikada Pedro'nun akıl dolu pasına David Villa hareketlendi, kaleci Neuer ile karşı karşıya kalan Villa, zor pozisyonda vuruşunu yaptı, kalesini zamanında terkeden ve Villa'nın açısını kapatan Neuer mutlak bir golü önledi.
İspanya'nın ilk yarıda gole yaklaştığı bir başka pozisyon ise 14. dakikada gelişti. Sağ kanattan Iniesta'nın penaltı noktası üzerine kestiği sert ortaya, gerilerden gelen Puyol uçarak kafayı vurdu. Puyol'un yakın mesafeden yaptığı bu kafa vuruşu çok az farkla üstten auta çıktı.
Savunma güvenliğini ön planda tutan Almanya'nın maçtaki ilk tehlikeli pozisyonu ise 32. dakikada geldi. Organize gelişen Almanya atağında, Piotr Trochowski kaleye uzak bir noktada olmasına rağmen, önünün açık olduğunu görünce çok sert bir şut çıkardı. Trochowski'nin bu sert şutu, az farkla yandan auta çıktı.
MESUT PENALTI BEKLEDİ...İlk yarının en çok tartışılacak pozisyonu ise 45. dakikada yaşandı. Hızlı gelişen Almanya atağında, Klose'nin derin pasıyla Mesut Özil, İspanya ceza sahasına kaldı. Şutunu çekeceği sırada Sergio Ramos'un müdahalesiyle Mesut kendini yerde buldu. Mesut ve Alman oyuncular penaltı kararı bekleyerek Macar hakem Viktor Kassai'ye baktı ancak hakemin kararı devam oldu.






Messi'ye Ne Oldu... :)



Bu resimdeki gibi büyünün etkisi varmıdır bilinmez ama Messi hiçde iyi bir dünya kupası geçirmedi.Belki çok markaj altında kaldı belki her takım ona özel önlem alıyor ama Messi ilk Maradona'yı geçme fırsatını kaçırdı.Darısı 2014 Brezilya'ya...

İlk Final Bileti Portakalların...


Dün oynanan ilk yarı final mücadelesinde 3-2 lik skorla gülen taraf Hollanda oldu.İki takımda heyacanlı oyunlarına rağmen iki uzaktan güzel golllerle ilk yarı 1-1 sona erdi.İkinci yarı ise mücadelesiyle daha da hırslanan urugay sneijder'in golüyle morelleri bozuldu ama son dakikada da olsa o tatlı heyecenı bizlere yaşatmıyı bilgiler.
Hep akıllarımızda iyi oynayan Hollada kalırken bu sefer sonuça yönelik oynayan ama daha başarılı bir Hollanda var.Finalde de bu oyunlarıyla her şeyi yapabilirler.

Bakalım bu sefer Anadoludan şampiyon çıkacak mı? :)








The King açıklıyor...


NBA'de uzun süredir hangi takıma gideceği konuşulan yıldız oyuncu LeBron James, son kararını yarın açıklayacak.



NBA'de, haftalardır yeni sezonda hangi takımda oynayacağı sorusuna yanıt aranan LeBron James, kararını yarın açıklayacak. Son 2 sezonun en değerli oyuncusu, beklenen açıklamayı 1 saat sürecek bir canlı yayın sırasında yapacak..


Lebron James yeni sezonda hangi takımın formasını giyecek? NBA'de haftalardır bu sorunun yanıtı aranıyor.


Aslında geçtiğimiz sezon henüz başlamadan, James'ın Cleveland Cavaliers'tan ayrılıp ayrılmayacağı merak ediliyordu. Birçok takım, yıllar öncesinden, James'in başını çektiği serbest oyuncuları kadrosuna katabilmek için, maaş sınırında boşluk açma çalışmalarına başlamıştı. Ve o gün geldi. James, yarın 1 saat sürecek özel bir canlı yayında, yeni sezonda hangi takımın formasını giyeceğini açıklayacak. Yayın gelirlerinin bir çocuk fonuna bağışlanacağı program büyük bir heyecanla bekleniyor. Ancak son derece katı bir gizlilik politikası uygulayan james, hala hangi takımı seçtiği konusunda ipucu vermedi. Kanal yöneticileri de, "kral" lakaplı oyuncunun kararını canlı yayın sırasında öğrenecek.


Yeni bir web sitesi ve sosyal paylaşım ağı açan Lebron, bu siteye üye olanların, aldığı kararı ilk öğrenecek kişiler olacağını da ifade etti. James, şu ana kadar kendisine maksimum kontrat önerebilecek 6 takımla görüştü. Bu takımlar arasında en fazla Chicago Bulls ve son olarak Amare Stoudemıre'yi kadrosuna katan New York Knicks ön plana çıkıyor.


James'in takımı Cleveland'da kalma olasılığı da hiç de az değil. Nitekim Amerikan basınına göre Cleveland, son 2 sezonun en değerli oyuncusunu takımda tutmak için, Toronto'nun yıldızı Chris Bosh'u takas yoluyla kadrosuna katmaya çalışıyor. James'in, Wade ve Bosh ile yanyana oynamak için Miamı'yi tercih edebileceği yolunda iddialar da ortaya atılıyor.

-Ntvspor-